Gece 00:30.
İstanbul.
Evin beyi yatmış, (zaten yatmadan önce de salonda üçlü koltukta elinde kumanda ile sızmıştı) evin hanımı koşturarak çocuğun odasındaki bilgisayarın başına oturmuş msn’de onu bekleyen erkeğinin kollarına atılıyor, gelsin sanalın her türlüsü…
Bir başka ışığı yanan ev.
Gece 02:30.
Almanya.
Facebook’un başında gözleri artık sabit bakmaya başlayan 55 yaşındaki Don Juan tipleme İsmail. İlişkisi yok yazan profili ve geniz etinden dolayı salona kadar gelen karısının horlama sesi.
Arkadaş listesinde yirmi beş yaş üzeri bayan yok. Onlarla memleketin durumunu konuşuyor…
İzmir.
Gece 03:15.
Bir litre kolayı tek başına götürmüş. Ekranının sağ alt köşesinde sekiz yeşil ışık birden yanıyor. Sekiz erkek. Sekizine de “çok hoşsunuz, çok incesiniz, ben de size karşı boş değilim ama şartlarım mâlum” yazısını kopyalıyor. Böyle yazdıkça kıymetinin arttığını düşünüyor.
Sekiz sevilen, mutlu adam.
Adamların yaş ortalaması muhtelif. En genci 30, en olgunu 52 yaşında.
Başroldeki Ahu ise 24. Son ayrıldığı sevgilisi belalı çıkmış, msn’den arkadaş listesini takip ettiği için, başka isimle yeni bir msn açmış, tam gaz yeni muhabbetlere ve ilişkilere koşuyor. Nasıl kandırdım diyor kerizi, zekâsından emin bir edayla…
Doktor olan bir arkadaşın bu vaka ile ilgili yorumu: Şizofren seviyesine geçiş.
Gece 04:00.
İstanbul.
Müjde 59 yaşında.
Emekli banka müdiresi. Eşi ile 6 yıldır birlikte olmadığını ve bunun aldatma olmayacağını yazıyor 30 yaşındaki banka memuru Hüseyin’e. Hüseyin yeni evli. Eşinin sağlık problemleri var o da mutluluğu tuşlarda arıyor.
Yine aynı bankadan arkadaşı Tayyar’a açıyor konuyu facebook’tan. Tayyar gülüyor. Oğlum devam et diyor, yatağı çok iyidir Müjde’nin benim bildiğim sen yedi ve ya sekizincisin ayrıca evde de hiçbir problemi yok, kadın genççi, kocası biliyor, görmemezlikten geliyor,” kırk yıllık karım ne yapayım?” diyor.
Facebook’tayım.
Bu yazıyı hazırlarken MHP’li siyasilerin kasetleri ile ilgili son dakika haberleri paylaşılıyor. Yakışmadı diyenler, istifa etmeli diyenler…
Bu toplum bu tip olayları kaldırmaz diyenler.
Hangi toplum? Neyi kaldır mıyor?
Yorum yapamıyorum.
Dalıp gidiyorum. Kopan halkayı bulmaya çalışıyorum.
Aklıma Tarabya’da ki çocukluk günlerim geliyor. 70’ler. Fatih Ormanı yandığı zaman itfaiyeye yardım olsun diye Chevrolet arabalarımızın bagajına dört adet 20 litrelik bidonları doldurup tam gaz yedi-sekiz araba mahalle olarak gidişimiz.
Gerçek dostluklar, komşuluklar.
TRT de siyah beyaz günler. Küçük Ev adlı ailece çok sevdiğimiz dizi. Babamın kendisine örnek aldığı Baba İngıls. Evi ve ailesi her şey den önde gelen bir baba.
Bizlere, aile kavramını beynimize çakan dizi.
Sonraki yıllar; Perihan Abla, Ekmek Teknesi, Hababam Sınıfı serileri…
Daha bozulmamış memleketim insanı.
Ve Dallas.
Bozulmanın başlangıcı. Aşk-ı Memnu ve benzerleri.
Yerli filmlerde, sekreter-patron ilişkilerinin sıradanlığının bize kabul ettirilmesi.
Daha sonra meslek isimlerinin kirletilmesi:
Pilot-hostes, doktor-hemşire…
Peşinden gelen kıskançlık ve “acaba?” cinayetleri.
Günahlı-günahsız yüzlerce kurban ve cinayet.
Türk toplumunu Asala, Sağcı-Solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımcılığı yaratarak bölemeyen
Dış ve iç toplum mühendisleri çareyi çekirdek aileyi parçalamakta buldular.
“Normaldir”, “hangi çağda yaşıyoruz?” söylemleriyle toplumumuzda ne kadar değer varsa hepsi tek tek yıkıldı.
Kendi küçük şahsi çıkarlarımız için kimi gelişmeleri bizlerde toplumun bir parçası olarak görmemezlikten gelerek, tepki koymayarak destekledik.
Şu an gelinen boyut ise tüm sınırları zorlayan nitelikte.
Yine hoş görü ve sanat adı altında film ve dizilerde ensest (aile içi ilişki) işlenmeye başladı.
Düne kadar “eşim beni aldattığında boşarım” diyen kadın, şimdi “kocamın elinin kiri, kadın kabahatli, yine benim yanımda ya” diyebilmektedir. Toplum değerleri bu kabullenmeyi getirmiştir.
Dinen, tüm kutsal kitaplarda yasak olan aile içi beraberlik çok yakında anne-oğul, baba-kız boyutunda işlenmeye başlanacaktır.
Çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya Türk toplumu.
Ve tüm bu gelişmeler muhafazakârız diyen AKP Türkiye’sinde gerçekleşmektedir.
Çözüm?
2000 ve sonrası doğumlu gençlerin bizim çocukluğumuzdaki değerlere dönebilmesi sadece ve sadece yine televizyon ile mümkün olacaktır.
Tüm diziler gözden geçirilmeli, yeniden kutsal aile kavramını, hoş görüyü, komşuluğu, esnaflığı...
Sımsıcak gerçek dostlukları anlatan ve bize benimseten dizi ve bu dizileri çekecek adam gibi adamlara ihtiyaç var.
Yoksa kimin eli kimin cebinde, kim kimin karısına sarkmış, kim yatakta kötü, hangi politikacı yatakta iyi performans sergilemiş, hangi iktidar bize bunları izlettirmiş kısır döngüsü içinde döner dolaşırız.
Lafın sonu: Hiçbirimiz masum değiliz hiç olmazsa yeni nesli kurtaralım.
Sabih Samur
İstanbul.
Evin beyi yatmış, (zaten yatmadan önce de salonda üçlü koltukta elinde kumanda ile sızmıştı) evin hanımı koşturarak çocuğun odasındaki bilgisayarın başına oturmuş msn’de onu bekleyen erkeğinin kollarına atılıyor, gelsin sanalın her türlüsü…
Bir başka ışığı yanan ev.
Gece 02:30.
Almanya.
Facebook’un başında gözleri artık sabit bakmaya başlayan 55 yaşındaki Don Juan tipleme İsmail. İlişkisi yok yazan profili ve geniz etinden dolayı salona kadar gelen karısının horlama sesi.
Arkadaş listesinde yirmi beş yaş üzeri bayan yok. Onlarla memleketin durumunu konuşuyor…
İzmir.
Gece 03:15.
Bir litre kolayı tek başına götürmüş. Ekranının sağ alt köşesinde sekiz yeşil ışık birden yanıyor. Sekiz erkek. Sekizine de “çok hoşsunuz, çok incesiniz, ben de size karşı boş değilim ama şartlarım mâlum” yazısını kopyalıyor. Böyle yazdıkça kıymetinin arttığını düşünüyor.
Sekiz sevilen, mutlu adam.
Adamların yaş ortalaması muhtelif. En genci 30, en olgunu 52 yaşında.
Başroldeki Ahu ise 24. Son ayrıldığı sevgilisi belalı çıkmış, msn’den arkadaş listesini takip ettiği için, başka isimle yeni bir msn açmış, tam gaz yeni muhabbetlere ve ilişkilere koşuyor. Nasıl kandırdım diyor kerizi, zekâsından emin bir edayla…
Doktor olan bir arkadaşın bu vaka ile ilgili yorumu: Şizofren seviyesine geçiş.
Gece 04:00.
İstanbul.
Müjde 59 yaşında.
Emekli banka müdiresi. Eşi ile 6 yıldır birlikte olmadığını ve bunun aldatma olmayacağını yazıyor 30 yaşındaki banka memuru Hüseyin’e. Hüseyin yeni evli. Eşinin sağlık problemleri var o da mutluluğu tuşlarda arıyor.
Yine aynı bankadan arkadaşı Tayyar’a açıyor konuyu facebook’tan. Tayyar gülüyor. Oğlum devam et diyor, yatağı çok iyidir Müjde’nin benim bildiğim sen yedi ve ya sekizincisin ayrıca evde de hiçbir problemi yok, kadın genççi, kocası biliyor, görmemezlikten geliyor,” kırk yıllık karım ne yapayım?” diyor.
Facebook’tayım.
Bu yazıyı hazırlarken MHP’li siyasilerin kasetleri ile ilgili son dakika haberleri paylaşılıyor. Yakışmadı diyenler, istifa etmeli diyenler…
Bu toplum bu tip olayları kaldırmaz diyenler.
Hangi toplum? Neyi kaldır mıyor?
Yorum yapamıyorum.
Dalıp gidiyorum. Kopan halkayı bulmaya çalışıyorum.
Aklıma Tarabya’da ki çocukluk günlerim geliyor. 70’ler. Fatih Ormanı yandığı zaman itfaiyeye yardım olsun diye Chevrolet arabalarımızın bagajına dört adet 20 litrelik bidonları doldurup tam gaz yedi-sekiz araba mahalle olarak gidişimiz.
Gerçek dostluklar, komşuluklar.
TRT de siyah beyaz günler. Küçük Ev adlı ailece çok sevdiğimiz dizi. Babamın kendisine örnek aldığı Baba İngıls. Evi ve ailesi her şey den önde gelen bir baba.
Bizlere, aile kavramını beynimize çakan dizi.
Sonraki yıllar; Perihan Abla, Ekmek Teknesi, Hababam Sınıfı serileri…
Daha bozulmamış memleketim insanı.
Ve Dallas.
Bozulmanın başlangıcı. Aşk-ı Memnu ve benzerleri.
Yerli filmlerde, sekreter-patron ilişkilerinin sıradanlığının bize kabul ettirilmesi.
Daha sonra meslek isimlerinin kirletilmesi:
Pilot-hostes, doktor-hemşire…
Peşinden gelen kıskançlık ve “acaba?” cinayetleri.
Günahlı-günahsız yüzlerce kurban ve cinayet.
Türk toplumunu Asala, Sağcı-Solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımcılığı yaratarak bölemeyen
Dış ve iç toplum mühendisleri çareyi çekirdek aileyi parçalamakta buldular.
“Normaldir”, “hangi çağda yaşıyoruz?” söylemleriyle toplumumuzda ne kadar değer varsa hepsi tek tek yıkıldı.
Kendi küçük şahsi çıkarlarımız için kimi gelişmeleri bizlerde toplumun bir parçası olarak görmemezlikten gelerek, tepki koymayarak destekledik.
Şu an gelinen boyut ise tüm sınırları zorlayan nitelikte.
Yine hoş görü ve sanat adı altında film ve dizilerde ensest (aile içi ilişki) işlenmeye başladı.
Düne kadar “eşim beni aldattığında boşarım” diyen kadın, şimdi “kocamın elinin kiri, kadın kabahatli, yine benim yanımda ya” diyebilmektedir. Toplum değerleri bu kabullenmeyi getirmiştir.
Dinen, tüm kutsal kitaplarda yasak olan aile içi beraberlik çok yakında anne-oğul, baba-kız boyutunda işlenmeye başlanacaktır.
Çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya Türk toplumu.
Ve tüm bu gelişmeler muhafazakârız diyen AKP Türkiye’sinde gerçekleşmektedir.
Çözüm?
2000 ve sonrası doğumlu gençlerin bizim çocukluğumuzdaki değerlere dönebilmesi sadece ve sadece yine televizyon ile mümkün olacaktır.
Tüm diziler gözden geçirilmeli, yeniden kutsal aile kavramını, hoş görüyü, komşuluğu, esnaflığı...
Sımsıcak gerçek dostlukları anlatan ve bize benimseten dizi ve bu dizileri çekecek adam gibi adamlara ihtiyaç var.
Yoksa kimin eli kimin cebinde, kim kimin karısına sarkmış, kim yatakta kötü, hangi politikacı yatakta iyi performans sergilemiş, hangi iktidar bize bunları izlettirmiş kısır döngüsü içinde döner dolaşırız.
Lafın sonu: Hiçbirimiz masum değiliz hiç olmazsa yeni nesli kurtaralım.
Sabih Samur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder